Bu sayfayı yazdır

Doğal Tarihi ve Kültürel Değerler

DOĞAL VE TARİHİ DEĞERLER

GEZİLMESİ GEREKEN YERLER

AYVACIK VE KILIÇ YAYLALARI

Ayvacık, Bozdağlar Platosu üzerinde bulunan kuzey-güney yönlü oluk şekilli çukurluklardan Subatan Yaylası’na bitişik olanıdır. Halk arasında yayla olarak anılan Ayvacık’ta devamlı bir yerleşim yoktur.

Ayvacık Düdeni, yaylanın gür orman dokusu dışında sahip olduğu en önemli turistik unsurdur. Düden, 228 m derinliğiyle Kıyı Ege Bölümü’ndeki en çetin mağara parkurunu oluşturan dikine bir mağara sistemi sunar. Yerli ve yabancı mağaracılık ekiplerinin düdene ilgisi büyüktür. Doğal ve kültürel dokunun en iyi korunduğu yaylalardan biri olarak dikkat çeken Ayvacık’ta, kros, doğa yürüyüşleri ve bisiklet sporu için uygun alanlar vardır.

Kılıç Yaylası ise Ayvacık Yaylası’nın kuzeybatı ucunun devamında bulunmakta olup doğa ve botanik turizmiyle öne çıkar. Her iki yaylada da fidancılık yapılmaktadır.

BADEMLİ

Ödemiş ve çevresinin tarihsel ve kültürel turizm açısından Birgi’den sonraki en önemli yerleşim merkezi olan Bademli, kültür ve turizmin yanı sıra eko turizm için de uygun koşullara sahiptir.

Ödemiş’e 19 km uzaklıktaki Bademli, fidancılığı ve kirazlarıyla ünlü olup hem kiraz üretimini teşvik etmek hem de Bademli’yi tanıtmak amacıyla her sene mayıs ayında yapılan Kiraz Festivali’ne ev sahipliği yapar. Kiraz Festivali, bölgedeki tarım geleneğinin bir öğesidir.

Ülkedeki toplam fidan üretiminin %60’ını karşılayan Bademli’de, Karlık, Kozluk, Kırım ve Selli dereleri boyunca piknik ve mesire yerlerinin bulunmasının yanı sıra kır kahveleri hizmet vermektedir. Bademli, Selli ve Bıçakçı Deresi Vadisi ve Bıçakçı-Ovacık yolu çevresinde doğa yürüyüşleri için uygun ortamlara sahiptir. Ayrıca, kültür yürüyüşleri, foto safari ve bisiklet turları için de ideal bir merkezdir.

Kılcı Mehmet Ağa Cami, Hayrettin Efendi Cami, Pazaryeri Köprüsü, Pazaryeri, Potamia Kalesi, Selli Köprüsü, Salih Efendi Mescidi, Çobanoğlu Mescidi, Derviş Ağa Cami, Abdülbaki Cami, Arapbaş Mescidi, Kadı Oturağı, Türbe ve Bademli sivil mimari örneği Alamanlı Evi Bademli’de ziyaret edilecek en önemli yapılardır.

BAŞOVA YAYLASI

Başova Yaylası, safari parkuru görünümünde olan bir dağ yoluyla Çamyayla’ya 8 km uzaklıkta olup gür orman dokusu ile doğa tutkunlarını ve eko turizm meraklılarını kendisine çeker. Fasulye ve barbunya pazarıyla ünlü olan Başova Yaylası, bahar ve yaz aylarında belirli sayıdaki günübirlik ziyaretçiyi ağırlamaktadır.

Yaylanın, kuzeyinde bulunan Horzum Yaylası ile arasındaki orman alanı, tür çeşitliği ve genişliği bakımından Bozdağlar üzerindeki en zengin alanlardan ikincisidir. Oldukça zengin yer altı ve yüzey suyu kaynaklarına sahip olan yaylanın güneybatı ucundaki Keldağ Doruğu ve eteklerindeki orman, yamaç paraşütünün yanı sıra dağcılık ve doğa yürüyüşleri için de ideal bir mekândır.

BİRGİ

Aydınoğlu Beyliği’ne başkentlik yapan, zengin bir kültüre ve etkileyici bir coğrafi çevreye sahip olan Birgi, Bozdağlar’ın güney eteklerinde Ödemiş’e 9 km. uzaklıkta yer almakta olup ilçe ile çevresinin kültür ve inanç turizmi merkezidir. Birgi, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmiştir. Kalıcı listeye girmesi için alan çalışmaları devam etmektedir. Dokusu bozulmadan günümüze ulaşmış ender yerlerden olan ve 1996 yılında tamamı sit alanı ilan edilen Birgi, her yıl binlerce ziyaretçinin akınına uğramaktadır.

5.000 yıl öncesine uzanan kesintisiz bir tarihe sahip olan Birgi, Geç Kalkolitik ve Tunç devirlerini yaşamış; Lidya, Pers, Bergama krallıklarının, Roma ve Bizans imparatorluklarının egemenliğinde kalmış; sırasıyla Dioshieron, Pyrgion ve Christopolis isimleriyle anılmıştır. Aydınoğlu Beyliği’nin yanısıra Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları Birgi’nin tarihsel ve kültürel kimliğini oluşturmuştur. Birgi’de dünyaca ünlü birçok bilim adamı yetişmiştir: İlk Türk denizcilerinden, Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu Gazi Umurbey, Anadolu’nun ilk Müslüman Türk doktorlarından Celaleddin Hızır El Aydıni (Hacı Paşa) ve tanınmış İslam bilgini İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi bunlardan bazıları olup bu kişilerin kabir ve türbeleri Birgi’de bulunmaktadır.

Birgi’de tescilli kültür varlığı olarak 11 adet anıtsal (hamam, medrese ve camilerden oluşan), 110 adet de tabiat varlığı ve sivil mimarlık örneği bulunmaktadır. Birgi, sayıları bugün bile tespit edilemeyen su değirmenleri, yağhaneleri ve tabakhaneleriyle birlikte endüstriyel arkeoloji alanı için örnek teşkil etmektedir.

Birgi, Tarihî İpek Yolu üzerinde yer aldığından eski çağlardan beri önemli bir ipek üretim merkezi olmuştur. 17. yüzyılda, Evliya Çelebi Birgi’den bütün vilayetlere ipek gönderildiğini belirtmiş; ipek üretimi kısa zamanda tüm bölgede yapılmaya başlanmıştır. Birgi bugün,  ipek dokuma tezgâhları ile geleneksel el sanatlarının merkezi durumundadır.

BOZDAĞ YAYLASI

Bozdağ, Birgi’nin 22 km kuzeyinde, 2.157 m yüksekliğinde, 1.150 metre rakımda kurulmuş bir yayladır. Adını Batı Anadolu’nun en yüksek dağlarından biri olan Bozdağlar’dan alır. “Ege’nin Alpleri” olarak adlandırılan Bozdağlar, Küçük Menderes ile Gediz ovaları arasında doğu-batı yönünde 170 km boyunca uzanır ve pek çok endemik bitkiye ev sahipliği yapar. Meşe ve çam ormanları içinde kurulan Bozdağ Mahallesi, yemyeşil doğası, tertemiz havası ve suyu ile bir yeryüzü cennetidir. Bu orman içindeki Mermeroluk mevki ve kaynak suyu çeşmesi önemli bir rekreasyon alanıdır. Yayla, yıl boyunca dağcıların ve doğaseverlerin uğrak noktasıdır.

Kent, ilk çağlarda Lidyalılar tarafından kurulmuş ve “Tmolos” olarak adlandırılmıştır. Coğrafi konumundan dolayı o dönemde karakol olarak kullanıldığı düşünülen Bozdağ, Lidyalılardan sonra Birgi ile Pers egemenliği altına girmiştir. Bozdağ, Çınarlı Park, Mermeroluk, Şelale Park, Kırk Çeşme gibi mesire ve piknik yerleriyle en büyük ilgiyi yaz mevsiminde görür. Fatih Sultan Mehmet’in, şehzadeliği döneminde Bozdağ’a gelerek, adını asırlık çınar ağaçlarından alan Çınarlı Park’ta, Hoca Molla Gürani’den ders aldığı bilinir. Ayrıca mahallede eski bir medresenin kalıntıları da bulunur.

Bozdağ’daki kayak merkezinde hem amatör hem de profesyonel kayakçılara yönelik üç adet kayak pisti ve teleferik bulunmaktadır. Yaylanın kuzey ucunda, kara yolu üzerinde Bozdağ Mahallesi’ne 4 km mesafede bulunan Kırkoluk mevki, zengin kaynak suları ile günübirlik ziyaretçileri ağırlayan bir mesire yeridir. Çevresindeki ovalara göre yaz ve kış sıcaklık değerleri düşüktür. Bozdağ Yaylası Ödemiş’e 28, İzmir’e 140 km. mesafededir. Bozdağ Yaylası’nın güneye uzantısı Elmabağı Yaylası olarak da bilinmektedir. Halk arasında Tekke olarak anılan Elmabağı ve daha güneydeki Ovacık Mahalleleri diğer yerleşim birimleridir. Kış aylarında Bozdağ Yaylası’ndaki yerleşimlerden Birgi’ye göç gerçekleşmektedir. Bu nedenle yaylanın kış ve yaz nüfusu farklıdır.

BÜYÜK ÇAVDAR YAYLASI

Dağcılık, kayak, snowboard, yürüyüş, kros ve yamaç paraşütü yapmaya elverişli yayladaki otel ve bungalovlarda konaklanabilir, telesiyej kullanılarak Bozdağ’ın doruklarına hızlıca ulaşılabilir. Ayrıca Bozdağ Tepesi’nden (2.157 m) çevredeki manzarayı izlemek ve foto safari yapmak mümkündür. Bu sarp coğrafya, her mevsim günübirlik ziyaretçileri kendine çeker.

ÇAM YAYLA

Düzenli bir yerleşimin bulunduğu Çamyayla’nın sahip olduğu gür orman dokusu, en önemli doğa turizmi unsurudur. Fidancılığın yapıldığı Çamyayla, fasulye ve barbunya pazarıyla ünlü olup bahar ve yaz aylarında günübirlik ziyaretçileri ağırlar. Yaylanın kuzeybatısında bulunan Horzum Yaylası’yla arasındaki orman alanı, tür çeşitliği ve genişliği bakımından Bozdağlar üzerindeki en zengin alandır.

GÖLCÜK

Denizden yüksekliği ortalama 1.100 m olan yaylada yer alan göl, 1.050 metre yüksekliğe sahip olup yaylanın en çukur bölümünü oluşturmaktadır. Yayla orijinal doğal ortamıyla eko turizm için uygun bir ortamdır. Bozdağlar Platosu üzerinde bulunan kuzey-güney yönlü oluk şekilli çukurluklardan en büyüğü Gölcük Yaylası’dır.

Ödemiş’e 18, İzmir’e 130 km mesafede olan Gölcük Yaylası, serin havası, çevresindeki yeşil tarım alanlarıve ormanıile turlarla gelen ziyaretçilere etkileyici bir doğal ortam sunmaktadır.

GÜNLÜCE

5-6 bin yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip olan açık hava müzesi görünümündeki Günlüce’nin bulunduğu bölge, arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir.

Günlüce’de zeytin ve patatesin yanı sıra kestane, ceviz ve fasulye üretimi yapılmaktadır. Pişmiş topraktan yapılan Datbey (Günlüce) bardağı kültürü ise 5 kuşaktır devam etmekte olup günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

HAMAMKÖY

Ödemiş’e 40, Aydın’a 45 km uzaklıkta bulunan Hamamköy, yaylaya da ismini vermektedir. Yaylanın Antik Dönemdeki adı, “5 köy” anlamına gelen Pentakoma’dır. Günümüzde de yaylada 5 yerleşim merkezi bulunmaktadır. Hamamköy dışında yayladaki diğer yerleşimler: Demirdere, Çayır, Güney ve Küçükören’dir. Hamamköy’de tarım başlıca geçim kaynağıdır. Kamp ve karavan turizmine elverişli olan yayla, bozulmamış doğası ve kültürü ile eko turizm için Aydın Dağları üzerindeki en uygun mekân olarak dikkati çeker.

Hacetdede Tepesi ile yayla arasında doğa yürüyüşü, kros, foto safari, bisiklet ve dağcılık için uygun alanlar bulunur. Yaylanın güney ucundaki dik yamaçlar ise, yamaç paraşütü yapmaya elverişlidir.

HORZUM YAYLASI

Horzum Yaylası safari parkuru görünümünde olan dağyolu ile Çamyayla’ya 6 km mesafededir. Yaylanın güneye bir oluk gibi devam eden çukurluğu, Gencer Yaylası adı ile anılmaktadır. Gür orman dokusunun en önemli doğa turizmi unsuru olduğu Horzum Yaylası ayrıca zengin yer altı suyu kaynakları ile bereketli bir coğrafyadır.

KAYAKÖY

Kayaköy, Ödemiş’in batısında Bozdağların güney eteklerinde yer alır. Etrafında çok sayıda kale kalıntısı bulunan Kayaköy’ün sahip olduğu en önemli kültürel mirası, Çakırcalı Mehmet Efe ile aynı adlı konaktır. 1890-1900 yılları arasında inşa edildiği tahmin edilen konağın restore edilerek efelik kültürüyle ilgili yazılı, görsel ve etnografik eserlerin sergilendiği bir müzeye dönüştürülmesi planlanmaktadır.

KEMER YAYLASI VE YILANLI YAYLA

Kemer Yaylası ve Yılanlı Yayla, coğrafi yayla tanımına uyan bir alanda, Bozdağların güney yamaçlarında akarsularca yarılmış yüksek bir sırt ve düzlüğün üzerine kurulmuştur. Daha çok günübirlik ziyaretçileri ağırlayan her iki yayla da, serin havası ve çevresindeki yeşil dokusuyla ünlüdür.

KONAKLI

Tarihî yapısıyla dikkat çeken Konaklı (Adagüme), Ödemiş’e 17 km uzaklıkta bulunur. İçinde barındırdığı yapıların bir kısmı Osmanlı Dönemi iki katlı konak mimarisine benzediği için 1962’de “Konaklı” adı verilmiştir.

Çakal Tepesi, İkipelitler, Çolağın Konduğu Yer, İkitepe mevkilerinde ve Kumtepe Höyüğü’nün güneyinde kaya mezarları; Bizans Dönemi’nden kalma birçok eser; OsmanlıDönemi’nden kalma Kadı Çalık Gazi’nin mezar taşı Konaklı’daki önemli eserlerdendir. Ayrıca, günümüzden binlerce yıl öncesine uzanan Beşparmak Kayası’ndaki şematik kazıma figürler, Batı Anadolu Bölgesi’nin en eski kültürel varlıklarından biridir.

SUBATAN YAYLASI

Sürekli bir yerleşimin olmadığı Subatan Yaylası’nda yaz ve kış sıcaklık değerleri çevredeki diğer ovalara göre düşüktür. Yayladaki 160 metre derinliğe ve dikine mağara sistemine sahip düden, gür orman dokusu ile yemyeşil tarım alanları dışındaki en önemli turistik unsurdur. Yayla, bahar ve yaz aylarında günübirlik ziyaretçilerle dolup taşar. Doğal ve kültürel dokunun en iyi korunduğu yaylalardan biri olarak dikkati çeken Subatan Yaylası, doğal ortamı ile eko turizm için uygun ortama sahiptir.

CAMİLER

KÜÇÜKCAMİ (GÜRCÜZADE) CAMİİ

Ödemiş merkezde Mimar Sinan mahallesinde çarşı içindedir. Cami Hacı Mustafa Karaoğlu tarafından Hicri 1176 - Miladi 1762 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı cami, ahşap çatılı ve alaturka kiremit kaplıdır. Tek minareli caminin üç girişi mevcuttur.

Kuzeydeki ana girişinde altı sütunlu son cemaat yeri bulunmaktadır. Giriş kapısındaki kitabede caminin yapım yılı mevcut değildir. Minaredeki kitabede ise H. 1226 tarihi ve yaptıranın adı yazılıdır. Mihrap klasik tarzda yapılmıştır. Caminin kuzeyinde bulunan şadırvanın üzerinde H.1254 tarihli bir kitabe bulunmaktadır.

YOLÜSTÜ (BEZDEGÜME) CAMİİ

İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Birgi beldesinin bir köyü olan eski ismi Bezdegüme şimdilerde Yolüstü diye anılan köyün camisidir. Cami beylik döneminden kalma; hatta Aydınoğlu Beylerinden İsa Bey’in torunu Hafsa Hatun’un vakfiyelerinden olduğu bilinmektedir. 

Çatı kiremit ile kaplıdır. Tek şerefeli minarenin tamir kitabesi üzerindedir. Son cemaat yeri tek gözlü camekân kaplıdır. Cami iç tavan döşemeler ile hanımlar mahfeli ve minber ahşap malzemeden yapılmış olup gayet sadedir. Mihrap nişi alçı kaplı ve boyalıdır. Basit bir süslemesi vardır. Avize madalyonu tek süsüdür. Bahçedeki şadırvan üstü kaplaması ilgi çekmektedir. 2. Çıkış kapısındaki sadaka taşı eskilerden kalmadır.

KILCI MEHMET AĞA CAMİİ

Yeşillikler içinde yer alan Bademli’de, Eski Türk mimarisinin güzelliklerini yansıtan evlerin yanı sıra, içi ve dışı çok güzel kalem işleriyle nakış gibi işlenen Kılcı Mehmet Ağa Camii görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Bademli’nin Aşıklaroba Mahallesindeki Kılcı Mehmet Ağa Camii, 1810 yılına tarihlenmektedir.

1747 doğumlu, zamanında Ödemiş Voyvodalığı görevinde bulunan Kılcızade Seyyit Mehmed Ağa’nın onarım ve genişletmelerle son şeklini vermesinden dolayı, cami onun adıyla anılmaktadır. Ahşap kirişli düz tavanlı bir yapıya sahip Kılcı Mehmet Ağa Camii, ön cephesindeki kalem işleriyle hemen dikkat çekmektedir. Giriş kapısı üzerindeki kitabenin çevresi asma ve üzüm freskleriyle süslenmiştir.

ESKİ MESCİT (EVLİYABAŞI) CAMİİ

İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Bademli beldesinde Halk arasında Evliyabaşı olarak bilinen yerde bulunan beş adet mezarın bulunduğu batı kenarında ziyarete gelenlerin ibadet etmeleri amacıyla yapılmış bir mescittir.

Mescidin yapım yılı bilinmese de Osmanlı dönemi yapılarındandır. Mescit kesme taştan kireç harcıyla örülerek inşa edilmiştir. Kare planlı mescit ahşap çatılı ve alaturka kiremit kaplıdır. Kuzey cepheli yapının ahşap bir kapı ve penceresi bulunmaktadır. Yapı son zamanlarda onarım görmüştür.

HAYRETTİN EFENDİ (KORGA) CAMİİ

Hayrettin Efendi Cami (Korga), Bademli köyündedir. Halk arasındaki söylenceye göre, Beydağ'ın 'Korga' yöresinden Bademli'ye "Arapbaş" adında bir oymak gelir. Arapbaş oymağı önderlerinin torunlarından Hacı Haliloğlu Hayrettin Efendi tarafından çarşının içine yaptırılan bu cami günümüzde tüm heybetiyle ayaktadır ve vakıf kayıtlarında kendi adıyla anılsa da halk arasında “Korga Camii'' olarak bilinen bu yapı bir 17.yy eseridir. Kuzeybatısında üstü örtülü ve çatısını ağaç sütunların çevirdiği son cemaat yeri bulunur. Sol tarafta Arz Odası, bu odanın kuzeyinde avluda şadırvanı mevcuttur.

DAVUT DEDE (ÇALIK GAZİ) CAMİİ

Ödemiş ilçesine bağlı Konaklı Beldesi aşağı mahallede bulunan Davut Dede Camii’nin diğer bir adı Çalık Gazi’dir. Kitabesindeki tarih 1120’dir. Yine kitabesinden Berberoğlu Hacı Mustafa tarafından 1298 yılında tamir edilmiştir.

Dikdörtgen planlı olan caminin düz olan çatısı kiremit kaplı; içi ve tavan döşemeleri ahşaptandır. Kadınlar mahfeli ile minberi de ahşap ve sade işlemelidir. Minber nişi alçıdan ve sade boyalıdır. Tek şerefeli minarenin kitabesinde 1326 yapım yılı 1963 tarihinde tamir olduğu yazmaktadır.

GÜDÜK MİNARE MESCİDİ

Ödemiş -Birgi’de Hızırlık semtinde oldukça eğimli bir araziye inşa edilen mescidin hangi tarihte yapıldığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde harap durumda olan yapının mimari özelliklerine göre 14. yüzyıl yapısı olduğu tahmin edilmektedir.

Bu gün sadece kuzey duvarı ve minaresi ayakta kalan yapı kare planlı bir yapıdır. Beş kenarlı pabucu üzerinde kısa ve bir gövdeden oluşan minaresinin şerefe korkulukları da tuğlandandır. Toplama moloz ve taşlarla yapılan mescit mimari bakımdan sade bir yapıya sahiptir.

LÜBBEY KÖYÜ CAMİİ

Ödemiş ilçesi, Çamyayla beldesi Lübbey köyündedir. Lübbey Köyü korunmaya alınmış kültür varlıkları kapsamındadır. Cami ibadete açık, günün 5 vakti merkezi sistemden ezan okunmaktadır. Cami sadece Cuma günleri açılmakta, diğer günler ise ibadete gelen olmamasından ötürü kapalı durumdadır.  

Caminin minaresi bulunmamakta, ahşaptan inşa edilmiştir. Caminin içine dış kapıdan girildiğinde küçük bir hole çıkılmakta ve camiye ahşap oyma işlemeli başka bir kapıdan girilmektedir. Caminin duvarları kalem işçilikleri ile süslenmiş, değişik çiçek motifleri, yazılar ve çeşitli resimler yapılmıştır. Köyün tarihi gibi caminin tarihi de bilinmemektedir.

HACI ABDİ AĞA (EKİN PAZARI) CAMİİ

Hacı Abdi Ağa Camii, Yeni Camii Sokak ile İsmet Paşa Caddelerinin kesiştiği yerdedir.
Halk arasında Ekin Pazarı Camii olarak da bilinen caminin temeli, padişah II. Abdülhamit’in cülus günü olan 19 ağustos 1320 (1 Eylül 1904 ) tarihinde atılmıştır.

Caminin inşaatı Kaymakam Serficeli Hilmi Bey ve meşhur Zeybek Çakırcalı Mehmet Efe’nin gayretleriyle 1326 (1910 ) tarihinde ÇağlayanlıMehmet Usta tarafından tamamlanmıştır. Örtü sistemi ahşap tavan ve kiremitten meydana gelmektedir. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Camideki yazılar Türk hat sanatında önemli yeri olan Kadıasker Mustafa İzzet Efendi ekolünden Ali isimli hattat tarafından tamamıCeli Sülüs yöntemiyle yazılmıştır.

BİRGİ KARAOĞLU CAMİİ

1762 yılında inşa edilen Karaoğlu Camii, Birgi’de Osmanlı Mimarisinin görüldüğü önemli eserlerden birisidir. 1 ana kubbe ve 3 küçük kubbeden oluşan camiinin, Mihrap ve minberinin bulunduğu yer mermer, pencere ve kapıları ise ahşaptır.

Kesme taş yapının ağırlıklı olarak kullanıldığı camide genellikle sade motifler görülür. Moloz taştan yapılmış, kare planlı, iki yarım kubbe ile destekli merkezi kubbeli bir camidir. Karaoğlu Mustafa Efendi tarafından 1782 yılında yaptırılmış olan bu caminin avlusunda kubbeli bir şadırvan ile Karaoğlu ailesine ait hazire yer alır.

AYDINOĞLU MEHMET BEY (ULU) CAMİİ

Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından 1312 yılında inşa ettirilen caminin doğu ve güney cephesi devşirme mermer bloklarla kaplı olup moloz taştan yapılmıştır.

Anıtsal giriş kapısından girilen 15 devşirme sütunlu harim, kurşun kaplı kırma çatıyla örtülüdür. Güneydoğu köşesine arkaik bir aslan heykeli yerleştirilmiş olan caminin mihrabı geometrik, firuze ve patlıcan moru çinilerle kaplıdır. Ahşap minberi ise künde kari tekniği ile yapılmış, yıldız ve geçmelerden oluşan Selçuklu ahşap sanatının bilinen en güzel örneklerinden biridir.

DERVİŞ AĞA CAMİİ

Birgi’de bulunan bu cami, Derviş Ağa tarafından h.1074 (1663) tarihinde yaptırılmıştır. Evliya Çelebi’nin aktardığına göre caminin yanında 70 hücreli Derviş Ağa Medresesi ile 200 dükkân, iki han ve bir de hamam bulunmaktaydı.

Giriş kapısı üzerinde de kitabesi bulunmaktadır. Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Dört paye üzerine oturan sekizgen kasnaklı kubbe, köşe kuleleri ile takviye edilmiştir. Caminin önünde iki sütunlu ve duvar uzantıları ile de üç bölüme ayrılan bir son cemaat yeri bulunmaktadır.

ANITLAR

POSLU MESTAN EFE HEYKELİ

Kökleri Tire’nin Yeğenli köyüne dayanan Poslular, saha sonra Ödemiş’in Gerçekli Köyü’ne yerleşmiştir. Poslu Mestan Efe burada doğmuştur. Poslu ailesi Sarıtekeli aşiretindendir.

Kuvayi Milliye’nin Küçük ve Büyük Menderes Havzası’ndaki önemli adlarından biri de Poslu Mestan Efe’dir. Kurtuluş savaşının Küçük ve Büyük Menderes Havzalarının ünlü efelerinden biri olan Poslu Mestan Efe, Kuvayi Milliye’nin kuruluşunda ve Bozdağ ile Gölcük çevresinin örgütlenmesinde yararlı çalışmalar yapmıştır.

GAZİ UMUR BEY ANITI

Aydınoğulları Beyi Mehmet Bey’in oğlu olan Gazi Umur Bey Beyliğin 3. hükümdarı olarak 1334 yılında Beyliğin başına geçmiştir. İlk Türk Denizcileri arasında yer alan Gazi Umur Bey, Saruhan oğlu Süleyman Bey ile birleşerek Ege Denizi’nde büyük bir donanma kurmuştur.

Denizcilikte büyük başarılar kazanan Gazi Umur Bey, Ege’de Bizanslılar ve Cenevizlilere karşı büyük başarılar kazanmış ve Rodos’tan Mora ve Rumeli kıyıları da dâhil olmak üzere Çanakkale Boğazı’na kadar denizlerde kontrol sağlamıştır.

HIZIR ALİ BEY ANITI

Birgi Kurtgazi Mahallesinde bulunan Derviş Ağa camisinin hemen önündedir.
İlk Türk Tıp Doktorlarından olan Hızır Ali Bey in anıtı, 137 cm. yüksekliğinde, mermerden beş basamaklı bir kaide üzerinde yükselir.

Anıtın üzerindeki yazı şöyledir: “Miladi 13. ve Hicri 7. asırda Mısır’da (Maristan / Mısır) hastane başhekimi olan Birgili Hızır Ali Bey adındaki büyük Türk doktorunu anmak için andaçtır. Hayatında sekiz büyük eser yazmış ve bir kısmı Avrupa dillerine çevrilmiştir. Aydınoğlu İsa Bey’in daveti üzerine Mısır’dan ana yurdu Birgi’ye gelmiştir. Miladi 1404 / Hicri 820 yılında ölmüştür.”

İLK KURŞUN ANITI

Hacı İlyas Köyünde bulunan bu anıt, Yunan işgali sırasında direnişçiler tarafından atılan ilk kurşun anısına dikilmiştir. Anıt, beyaz mermerden aşağıdan yukarıya doğru genişleyen dikdörtgen kaide üzerinde dört bölümlü ve yuvarlak bir sütundan meydana gelmiştir.

HAMAMLAR

BÜYÜK HAMAM

Bıçakçı Esseyit Ali Ağa tarafından hicri 1222 yılında yaptırılmıştır. Doğu batı doğrultusunda uzanan yapı taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Dış duvarlar ve kubbelerin üzeri horasan harcı ile sıvalıdır.

Soyunmalık, ılıklık ve Sıcaklık mekanlarından oluşmaktadır. Soyunma mekanları iki katlıdır ve ahşap çatı ile örtülüdür. Soyunmalıktan sivri kemerli bir açıklık ile ılıklık mekanına geçilir. Buradan da kubbe ile örtülü sıcaklık mekanına ulaşılır.

OSMANLI HAMAMI

Birgi Aydınoğlu Meydanının köşesinde yer alan tarihi hamamın görünen kısımları doğu ve güney cepheleridir. Çarşı Hamamı olarak da anılan bu hamam; kubbeli, enine sıcaklıklı, çifte halvetli hamamlar grubundandır. 

15. yüzyılda yapıldığıplan şemasından ve yapım tekniğinden anlaşılmaktır. Soyunmalık kısmı yakın geçmişte kaldırılmıştır. Hamam günümüzde ziyarete kapatılmıştır.

SASALLI HAMAMI

Sasallı Hamamı Birgi’de Beylikler dönemi ve Osmanlı Mimarisinin önemli eserlerinden bir tanesidir. Birgi’de Asar Tepesi’nin kuzey eteğinde dere içinde yer almaktadır.

Soğukluk, sıcaklık ve halvetler, eş odalar halinde olan bu hamamın planı benzerleriyle karşılaştırıldığında 15. yüz yılda yapılmış olduğu söylenebilir. Bugün yıkık harap durumda olan hamam ziyarete kapalıdır. Hamam hakkında yöre insanı tarafından söylenen birçok rivayet vardır. Söylenceye göre burası; kırk kız hamamda yıkanırken sel baskınına uğramış ve hayatlarını kaybetmiş olduğundan Kırk Kızlar hamamı adıyla da bilinir. Yapı toplama malzeme ile yapılmış sade bir yapıdır.

BOZDAĞ TARİHİ HAMAM

Bozdağ’da düz bir alanda konumlanmıştır. Moloz taş ve tuğladan harç ile inşa edilmiştir. Kemerlerde tuğla malzeme kullanılmıştır.

Büyük bölümü yıkılmış olan hamamın, üst örtüsünün kubbe olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır. İki giriş kapısından pandantif geçişli üzeri kubbeyle örtülü iki mekana geçilir, ancak kubbeleri yıkılmıştır. Yapı içten sıvalı olup dış cephesi kireçle badanalanmıştır. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda 600 yılık olduğu tahmin edilmektedir.

ÇUKUR HAMAM

Birgi’de bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelememiştir. Çukur Hamam, Derviş Ağa Darülhadisi’nin karşısında bulunmaktadır. Cephesi Darülhadise bakmaktadır. Hamam, kare bir sıcaklık etrafından sıralanan halvet hücrelerinden oluşmaktadır.

ÇEŞMELER, SU KEMERLERİ VE KÖPRÜLER

BIÇAKÇI (KOCA) ÇEŞMESİ

Bıçakçı Esseyyid Hacı Ali Ağa tarafından 1807 yılında yaptırılmıştır. Yapı kitabesi vardır. Devşirme ve moloz taştan yapılmış olan bu çeşme, iç içe üç yuvarlak kemerle oluşturulan çökertme içinde her iki üst köşede çarkıfelek motifi bulunan çeşme aynasıyla dengeli bir mühendislik yapısıdır.

BİRGİ SU KEMERLERİ

Birgi’de Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde kentin su ihtiyacını karşılamak ve su taşımacılığı sağlamak için kentin dört bir yanına su kemerleri inşa edilmiştir

DAVUT BABA TÜRBE ÇEŞMESİ

Konaklı Mezarlığı'na yakın ormanlık alanda bulunan Çeşme, mezarlık kadar eskidir. Dikdörtgen planlı fazla özelliği olmayan çeşmenin tek dikkat çeken özelliği orijinal kitabesidir.

DEMİR BABA ÇEŞMESİ

Çeşme Birgi’de bulunmaktadır. Aydınoğlu Beyliği’nin kuruluşu sırasında gelen Horasan erenlerinden Demir Baba için yaptırılmış bir çeşmedir.

AKMESCİD ÇEŞMESİ

Çakırağa Konak yanındaki yoldan rampa yukarı çıkıldığında karşılaşılan çeşmenin kitabesi olmadığından yapım yılı ve banisi belli değildir. Oldukça eski bir çeşme olduğu görülmektedir.

TAŞPAZAR (HAFSA HATUN) ÇEŞMESİ

Birgi'de bulunan çeşme, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın eşi olan Hafsa Hatun tarafından yaptırılmış ve çeşmenin sürekliliğini kurduğu vakıfla sağlamıştır.

ÇARŞI ÇEŞMESİ

Birgi'de 1939 yılındaki selden sonra 1952 yılında yapılan yeni çarşının çeşmesidir. Kare planlı su haznesinin dört cephesinde çeşmeleri ve yalakları vardır. Yapımında Kütahya çinileri de kullanılarak cephelere yerleştirilmiştir.

ÇARŞI KÖPRÜSÜ

Birgi’deki bu köprüden Bozdoğan-Salihli yolu geçmektedir. Birgi Çayı üzerindeki bu köprü XIV. yüzyılın başında Osmanlı döneminde yapılmıştır.  Kesme taştan yapılmış olan köprü yuvarlak gözlü olup, günümüzde kullanılmaktadır.

BİRGİ KÖPRÜSÜ

Birgi’nin ortasından geçen Birgi Çayı üzerindeki bu köprünün yapım tarihini belirten herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. XVI. yüzyılda Osmanlılar döneminde yapılmıştır. Bu köprünün yanında bir köprü daha bulunmaktadır.

TÜRBELER

İMAM BİRGİVİ KABRİSTANI

Halk arasında BÖKEN MEZARLIĞI olarak anılır. Birgi’nin Osmanlı döneminden kalma mezarlığıdır. Mezarlık Birgi’de müderrislik yapan Mehmet Efendi’nin buraya defnedilmesi dolayısıyla onun adıyla anılır.

Mezarlıkta ayrıca Osmanlı döneminde önemli görevler üstlenmiş insanların da mezarları vardır. İslam alimlerinin en büyüklerinden olan İmam-ı Birgivi Hazretleri, 1521 yılında Balıkesir’de doğmuştur. Tam adı Muhammed Bin Ali Zeynuddin’dir. Fikirleriyle zamanın alimleri arasında büyük itibar gören Mehmet Efendi Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş topraklara ulaştığı Kanun-i Sultan Süleyman döneminde yaşamıştır. Büyük bir fakih olmanın yanında Hacı Bayram Veli Hazretlerinin piri olduğu Bayramiye Tarikatı’nın da bir mensubudur. Şeyhinin de oluruyla Mehmet Efendi dervişliği bırakarak müderrislik yapmak üzere 1563 yılında 41 yaşındayken Birgi’ye gelmiştir. İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi hayatının sonuna kadar Birgi’de kalıp tedris, irşad ve telif faaliyetlerinde bulunmuştur. Bundan dolayı kendisine (Birgili) anlamına gelen (Birgivi) ismi verilmiştir. Birgivi Hazretleri 1573 yılında henüz 52 yaşındayken bir veba salgınında vefat etmiştir.

HATUNİYE (SULTAN ŞAH-ÜMMÜ SULTAN) TÜRBESİ

Birgi’de bulunan bu türbe, Birgi Ulu Cami’nin güneyinde bulunmaktadır. Aydınoğulları döneminden Birgi’de kalan en eski yapılardan biri olan bu türbe Aydınoğlu Mehmet Beyin kız kardeşi Sultan Şah için Hicri 710 (1310) tarihinde yaptırılmıştır.

Sultan Şah’ın vakfı olan, günümüze ulaşamayan medrese ile birlikte yaptırılan bu türbenin etrafı daha sonra hazireye dönüşmüşse de çevre düzenlemesi sırasında buradaki mezar taşları kaldırılmıştır. Türbe moloz taş ve tuğladan, altıgen planlı yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Son yıllarda yapılan onarımlar sırasında özgünlüğünü büyük ölçüde yitiren türbenin üzeri kasnaksız basık bir kubbe ile örtülüdür. Türbeye güney yönündeki bir kapıdan girilmekte, her cephesine de yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Günümüzde kuzey duvarındaki pencere örülmüş ve burası sağır duvar haline getirilmiştir. Türbenin girişi ileriye doğru uzanmış ve bu yüzden de giriş cephesi eyvan biçimine dönüşmüştür. Hafif sivri kemerli bu eyvanın içerisine ve yan yüzlerine karşılıklı birer niş yerleştirilmiştir. Geçmeli basık kemerli girişin kilit taşı üzerine kabartma ve iki yanına da madalyonlu basit süslemeler yapılmıştır. Türbenin iki satırlık sülüs yazılı kitabesi giriş kemerinin üzerine yerleştirilmiştir. Türbe içerisinde buraya sonradan konulduğu anlaşılan bir mezar bulunmaktadır.

MEHMET BEY TÜRBESİ

Birgi Ulu Camii’nin kuzeybatı duvarına bitişik olan türbe Aydınoğlu Mehmet Bey ile oğulları İsa Bey, İbrahim Bahadır Bey ve Aydın Beyi Gazi Umur Bey için 1333 yılında yaptırılmıştır. Türbe kalker taşından kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür.

Üç pencereli olan türbenin köşelerine lacivert ve firuze renkte yıldız biçiminde çiniler yerleştirilmiştir. İç kısmı çinilerle süslenmiştir. Kubbenin ortasına da mozaik çinilerden meydana gelen bir madalyon yerleştirilmiştir. Kubbe kasnağında ve kubbede kullanılan mozaik kakma tekniğindeki çinilerin büyük bir kısmıda rutubet nedeni ile dökülmüştür.

KRAL KIZI MEZARI

Kral kızı mezarı Birgi Ulu Camii avlusunda Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesinin hemen ön tarafında bulunur. Yarı lahit yarı mermer sütunlu mezar Bizans Tekfurunun kızı Anastasia’nın mezarı olarak bilinir.

Efsanelere göre babasına Bizans-beylikler savaşlarında hainlik yapan Anastasia’nın öldürülmesi için babasının askerlerine emir vermesi üzerine kaleden atlayarak intihar eder. Anastasia kalenin yanına gömülür. Mezarın başucunda bulunan ayak izleri ise Anastasia’nın ayak izleri olarak bilinir.

ÇOBAN DEDE TÜRBESİ

Beylikler Döneminden kalma yapı Ödemiş ilçe merkezinin en eski binası durumundadır. Aynı zamanda Anadolu’daki erken mezar yapılarından biridir. Türbeden çok kümbet özelliği taşımaktadır.

Kaynaklarda Kızıl Ali (Baba) Zaviyesi, Abdal Cüneyd Zaviyesi olarak da geçen yapının inşa tarihi hakkında bugüne dek açık bir belgeye rastlanmamıştır. Ancak, mimarî özellikleri Aydınoğlu Beyliği dönemini işaret etmektedir. Sekizgen planlı yapı taş ve harç kullanılarak inşa edilmiştir. Sekizgen formlu bir külah ile örtülüdür. Giriş demir bir kapı ile sağlanmaktadır. Üç cephesinde pencere mevcut olup, bir tanesi sonradan örülerek kapatılmıştır.

EVLİYABAŞI TÜRBESİ

Bademli’de “Evliyabaşı” denilen yerde beş adet mezar bulunmaktadır. Birinin sahibi bilinmemektedir; fakat diğerleri Hacı Gamış, Derviş Mehmed, Hacı Bilal ve Derviş Mehmed oğlu Nuri’ye aittir.

Söylentiye göre bu mezarlar; yaklaşık 650 yıl önce, Potamia Bizans’ın elindeyken buraya gelen beş Türk yiğidi için yapılmıştır. Mezar taşları Bizans karakterlidir. Ayrıca bir ibadethanesi olan türbe, İzmir Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından “Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilmiştir. Bademli Belediyesi’nin katkılarıyla restorasyonu yapılmıştır.

DAVUT BABA TÜRBESİ

Konaklı Mezarlığı’na yakın ormanlık alanda bulunan Türbe bir makam mezarıdır. Karaman emirlerinden olan Davut Baba’nın aynı zamanda ahi olduğu da belgelenmiştir.

Küçük Menderes havzasının fatihleri içinde değerlendirilmesi, yörede kalıcı etki bırakmasından anlaşılmaktadır. Konaklı’da ziyaretgah haline gelmiş makam mezarında iki yazılı mezar bulunmaktadır. Bunlardan birinde “Şeyh Davut Baba” diğerinde “Şeyh Baba” ifadeleri okunmaktadır. Yazılı her iki kitabe aynı karakterde görünmektedir.

MEDRESELER

BİRGİ ULU CAMİ MEDRESESİ

Birgi’de bulunan Birgi Ulu Cami Medresesi, cami, hamam ve türbeden oluşan bir külliye olarak yapılmıştır. Günümüze yalnızca cami ve Aydınoğlu Mehmet Bey’in türbesi gelebilmiştir.

Yapı topluluğunu Aydınoğlu Mehmet Bey Hicri 712 (1312–1313) yılında yaptırmıştır. Bunu belirten iki kitabe caminin kuzey ve doğu girişkapılarıüzerinde bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre caminin güneyinde avlu içerisinde yer alan medreseden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Ayrıca yanındaki hazire de bugün tamamen yok olmuştur. Medrese cami ile birlikte kesme taştan yapılmış, üzeri kubbelerle örtülmüştür.

İMAM BİRGİVİ (ATAULLAH EFENDİ) MEDRESESİ

Birgi’de bulunan medreseyi Sultan II. Selim’in hocası Birgili Ataullah Efendi tarafından 1570 yılından önce yaptırmıştır. Medresenin açık revakını üç taraftan çevreleyen yedi hücresi ve hücrelerinde ocak, pencere ve nişleri vardır.

Medrese, burada müderrislik yapan İmam-ıBirgivi Mehmet Efendi adıyla anılır. Günümüzde bu mekan alışveriş merkezi ve el sanatları tanıtımı ile satışının yapıldığı bir yer olarak kullanılmaktadır.

DERVİŞ AĞA (ÇUKUR) MEDRESESİ

Birgi’de bulunan Derviş Ağa Medresesi kitabesinden öğrenildiğine göre Derviş Ağa tarafından 1657 yılında yaptırılmıştır. Darülhadis, Çukur Medrese isimleri ile de tanınan bu medrese L planlıdır.

Medrese hücrelerinden beşi batı kanadında ikisi de güney kanadında bulunmaktadır. Ayrıca medresenin güneybatı köşesinde de dershaneye yer verilmiştir. Kesme Kayrak taşı, mermer, tuğla ve moloz taştan yapılan medrese hücrelerinin üstü küçük kubbelerle, dershanenin üzeri de merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Duvar örgüsünde taş tuğlalar almaşık bir düzende kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde duvarlar sıvanmıştır. Hücrelerin önündeki payeler üzerine yuvarlak kemerlerle bağlanmışrevakların üst örtüsügünümüze gelemediğinden örtü sistemi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Hücrelerin günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre içlerinde nişve ocaklar bulunduğu, avluya ve dışa birer pencere ile açılmıştır. Medresenin dershanesi kare kaideli olup, üzeri kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Dışa iki kenarında birer pencere ile açılmıştır. Buraya yuvarlak kemerli, taş lentolu bir kapıdan girilmektedir. Günümüzde oldukça harap olan bu medresenin yapım malzemelerinin ve tekniğinin gösterdiği çeşitlilik nedeniyle ayrıbir önemi bulunmaktadır. Bununla beraber doğal etkenlerden büyük ölçüde etkilenmiştir.

KALE MEDRESESİ

Açık avlulu, L planlı bir medresedir. Bir kısmı daha önceleri tadilata uğradığı için plan şeması tam okunamamaktadır. Görünen üç hücresi de tuğla ile örülmüş haç tonoz ile örtülüdür.

Hücreler tek pencereli olup birisinde ara duvarda, diğer ikisinde ise köşelerde oluşturulmuşbirer ocak yer alır. Ayrıca her hücrede ikişer adet olmak üzere, ara duvarlarda oymalar vardır. Moloz taştan yapılmış bu medresenin kimin tarafından yaptırıldığıbilinmemektedir. Aydınoğlu Mehmet Bey’in ve Gazi Umur Bey’in kızı Azize Hatun’un Birgi de medrese inşa ettirdiği vakıf kayıtlarında belirtilmektedir. Ancak bazıaraştırmacılar medresenin özelliklerini göz önüne tutarak bu medreseyi 16.yüzyıl olarak tarihlemektedirler.

DİĞER

ÇAKIR AĞA KONAĞI

Ege Bölgesi’ne özgü mimari üslubu günümüze kadar korunmuş konaklardan birisi olan Çakırağa Konağı’nın inşaatının 1761 yılında Şerif Aliağa tarafından başlatıldığı bilinmektedir. Konağın zengin, renkli ve süslemeli stili, süslemelerinin 19. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olduğunu göstermektedir.

Konak özellikle ahşap işçiliği ve panoramalarıyla dikkati çekmektedir. Bu süslemeler hiçbozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Konak sahibinin İstanbullu ve İzmirli iki eşine ait olduğu belirtilen iki başodadaki İzmir’in ve İstanbul’un 19. yüzyıl ortalarına ait çizimleri oldukça etkileyicidir. Günümüzde müze olarak hizmet veren yapının çevresinde yöre sakinlerinin ve özellikle de kadınların el işlerini ve kurutulmuş ürünlerini sattığısergilikler yer almaktadır.

KERİM AĞA KONAĞI

Dönem tekniği okunabilen, geleneksel Türk konut mimarlığının özgün örneklerinden olan Kerim Ağa Konağı’nın 18. ya da 19. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Zemin katı moloz taş ve toprak harçla yapılmış, üst katı sokağa taşırılmıştır. Üst katta bahçeye açılan açık sofa, odalarla çevrilidir. Sokak köşesi yuvarlatılmışzemin duvarlarında uçlarınar ve bitki motifleriyle sonlanan ahşap elibelindeler, taşırılan konsollarıtutmaktadır.

GÖZETLEME (PANKUDU/KÜP UÇURANLAR) KULESİ

Çember temel üzerine oturtulmuş ongen planlı moloz taştan yapılmış bir Orta Çağ yapısı olan “Gözetleme Kulesi”nin, Birgi’ye adını veren “Pyrgion” olduğu tahmin edilmektedir.

Halk arasında Küp Uçuranlar Kulesi olarak bilinen bu yapının üzerine 1997-1998’de eklenen kat, kiremit kaplı kırma çatı ile örtülmüştür.

SU TERAZİSİ

Osmanlı Dönemi’nden kalma “Su Terazisi”, Bozdağ kaynaklarından, bazı yerlerde su kemerleri üzerinden geçerek, pişmiş toprak künklerle Birgi’ye ulaştırılan içme ve kullanma suyunun, mahallelere dağıtılmasını sağlayan bir mühendislik yapısıdır.

Bu taş yapı, Birgi’nin tarih boyunca gelişmiş bir kent olduğunun göstergesidir.

MÜZELER

ÖDEMİŞ MÜZESİ

Ödemiş’te 1983 yılında tamamlanan müze binasında arkeolojik ve etnografik eserler bulunmaktadır. Müzede yöreye özgü günlük yaşamda kullanılan eşyalar ile el sanatları örnekleri de görülebilir.

Arkeolojik eserler bölümünde kandiller, bronz eserler, süs eşyaları, seramikler vb. eserlerle Helenistik, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı dönemlerine ait çok özel sikkeler bulunmaktadır. Etnografik eserler bölümünde; çoğunluğu Osmanlı Dönemi’ne ait çeşitli silahlar, bakır ve gümüş eşyalar, cam eserler, süs eşyaları, el işlemeleri ve giysi örnekleri sergilenmektedir.

ÖDEMİŞ BELEDİYESİ YILDIZ KENT MÜZESİ

Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi (ÖYKAM), Ödemiş’e gelip de “görmeden dönme” kategorisindeki çok özel bir müzedir. Müzede sadece Ödemiş’in değil Ege Bölgesi’nin de tarihi, kültürü, sosyal yaşamı, ekonomisi ile günlük yaşamı, objeler ve dokümanlarla detaylı olarak anlatılmaktadır.

Ödemiş’in ünlü otellerinden Yıldız Otel’in alt ve üst katında bulunan toplam 13 oda ve 4 koridor, restore edilerek bugün görenleri hayran bırakan bir müzeye dönüştürülmüştür. Müzedeki sergi salonunda çeyiz, gelin, düğün gibi oldukça renkli ve incelikle hazırlanmış tematik sergiler de düzenlenmektedir. Müzenin kundura, berber, saatçi gibi tematik animasyon odaları ve tütün kırma sahnesinin canlandırıldığı bölüm ilgiyle izlenmektedir.

İ. HAKKI AYVAZ VE BEDİA AKARTÜRK MÜZESİ

Sayısız albüme imza atan, Türk halk müziği sanatçısı Ödemişli Bedia Akartürk’ün adını yaşatmak amacıyla hizmet vermektedir.

KÜLTÜREL DEĞERLER

Ödemiş Cumartesi Pazarı

Küçük Menderes Havzası’nın en önemli pazarı Ödemiş Cumartesi Pazarı’dır. Belirlenen 38.000 m2’lik alanda 1100 yöre üreticisi, 850 sergici esnaf yılın her cumartesi günü Ödemiş’in sokak ve caddelerinde doğal, ucuz, taze çok çeşitli ürünlerini satmak için tezgâhlarını kurar ve yerlerini alırlar. Cumartesi pazarı kendi içerisinde; kadın el sanatları, peynir, üretici ve mahsul pazarı gibi bölümlerden oluşmaktadır. Bu topraklardaki köy ve beldenin tarımla geçinen halkı ihtiyaçlarını her cumartesi kurulan Ödemiş Pazarı’ndan temin eder. Binlerce köylü kendi ailesinin tüketeceği sebzesini, meyvesini, yumurtasını, zeytinini, hayvanından elde ettiği yağını, peynirini, kışlık peksimetini, salçasını, tarhanasını atalarından gördüğü doğal yöntemlerle üretir. Bu ürünlerin fazlaları her cumartesi erken saatlerde pazar tezgâhlarındaki yerlerini alır. Bu yıllardır değişmeyen Ödemiş’in pazar kültürüdür. Ödemiş Cumartesi Pazarı çevre il ve ilçelerden gelen ziyaretçilerin cazibe merkezi haline gelmiştir.

Kadın El Sanatları

Özellikle kadınların kendi el emeklerini sergileyip sattıkları “KADIN EL SANATLARI PAZARI” bölümü, acentelerin tur programlarında yer almaktadır. Bu bölümde özgünlüğünü korumakta olan dantel, iğne oyası, mekik oyası ve kanaviçe gibi her türlü el işleri satılmaktadır. İğne oyaları, bilindiği gibi çok eski yıllardan günümüze ulaşan ilgi çekici bir el sanatıdır. Küçük dikiş iğnesi ile yapılan oyalar motiflerine göre adlandırılmaktadır. Ödemiş çevresinde oya yapımında kullanılan iplikler oyacılar tarafından özel olarak hazırlanmaktadır. Kumaş ve başörtüsü kenarına yapıldığı gibi, oya motiflerinin birleştirilmesi ile çeşitli boylarda farklı amaçlarla kullanılabilecek örtüler de yapılmaktadır. Ayrıca belediyece açılan çeşitli kurslarda tel kırma ve hediyelik eşya üretimi yapılmaktadır. Yörede üretilen ipekli kumaşlar tüm Türkiye’de pazarlanmaktadır. Kentte çeşitli zamanlarda Ödemiş İpeği’nden tasarlanan elbiseler düzenlenen defilelerde sergilenmektedir. Küçük Menderes Havzası eski çağlardan beri önemli bir ipek üretim merkezi olmuştur. 17. yüzyılda Evliya Çelebi Birgi’den yüklerle bütün vilayetlere ipek gönderildiğini belirtmiştir.

Yöresel Yemekler

Yöremizin kendine özgü yemekleri vardır. Bunlar; Ödemiş Kebabı, keşkek, köpüoğlu mantısı, yağlı ekmek, heybeli çorba, dibile, kompir çıyartma, galgıtma, yağlı sulu akıtma, höşmerim, sinkonta, bezdirme, kömbe, ekmek dolması, kestirme çorbası, ısırgan avukması, ıspanak çorbası, ıspanak pilavı, tava pidesi, lahana sarması, kabak tatlısı, kurt baklavası, kalburabastı ve töngül pidesidir. Kar helvası, köpük helva, koruk suyu, sac pidesi de meşhurdur. Yöremizde yetişen tüm otların yemekleri yapılmaktadır. Bunlar; Ebegümeci, Pazı, Dakırdalak, Gelincik, Semiz Otu, İğnelik, Bıcık, Turp Otu gibi ilçemizde doğal ortamda yetişen bitkilerdir. Helvacı dükkanlarında kahvaltı kültürü halen devam etmektedir.

Tarihi Arasta ve El Sanatları

Osmanlı dönemi açık arasta türünün ender örneklerindendir. Bilinen tarihi 1856’dır. Üç Cami arasında olmasının yanında çevresindeki 17 hanın ortasında yer alması nedeniyle ticari bir merkez durumundadır. Arasta, Ödemiş’in işgali sırasında müftü ve papazın birlikte gayretleriyle yakılmaktan kurtulmuştur. Ödemiş Belediyesinin girişimleriyle yenileme çalışmaları tamamlanmıştır.

Günümüzde yok olmaya yüz tutmuş; Semerci, Keçeci, Sayacı, Kalaycı, Tenekeci, İpekçi-dokumacı, Sandalyeci, Nalıncı, Demirci, Kelterci, Sepetçi ve Saraç gibi meslek dallarında Ödemişli Zanaatkârlar zamana karşı direnmektedir. Yörede keçi kılı, yün ve kendirden ıstarta dokunarak heybe, çul, itey, namazda, çuval ve sofra mendili yapılır.

Kendirden urgan, kalıpta tepme ile yünden keçe yapılır. Nalıncılık ve sepetçilik uğraşı dallarıdır. Sele, küfe, sepet, çıkı, konik sepet ve kelter sepet çeşitleridir.

Geleneksel Oyun ve Yarışlar

Yöremizin geleneksel yarışlarından olan “Rahvan At Yarışları”nın (atın “tek ayak” koşma stiline verilen, atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir.), Ödemiş Rahvan At Yetiştiricileri Derneği ve her yıl Eylül ayı geleneksel olarak düzenlenmektedir.

Yöremizde çeşitli zamanlarda geleneksel oyunlar ve yarışlar düzenlenmektedir. Bunlar;

•       Deve Güreşleri

•       Rahvan At Yarışları

•       Güzel Öten Kanarya Yarışması

•       Kiraz Festivali

•       Kültür ve Turizm Festivali (İncir Hasat Şenliği)

•       Gencer Şenliği

•       Dağcılık Şenliği

•       İlkkurşun Bayramı

•       Davut Dede Bayramı

•       Selli Bayramı

•       Helviş Bayramı

•       Süt Bayramı

Okunma 7587 defa